24 Mayıs 2008 Cumartesi

KONSERDE


Klasik müziğin insana ilham vermesi demek ki gerçekmiş. Düşüncelere gark etti bu akşam beni müzik. Çok hoş şeyler düşündürmedi gerçi, burada bir hata olabilir. Sanat kişiye mutluluk veren, zevk veren bir şey olmalı derler ama, kişi baştan sona sırf kasvetse o zaman müziğin, sanatın elinden hiçbir şey gelmemesi de ayrı bir gerçek.

Bu yetenek, insanın dogumundan beri içinde durup keşfedilmeyi bekleyen sonra da şelale gibi çağlayarak akan yetenek... neden vardır? Niye herkeste aynı değil? Belirleyici olan nedir?

Seni çaldıran, beni yazdıran, onu çizdiren, bir başkasını melodilerle düşündüren...

Seni benden, beni ondan, onu diğerlerinden farklı kılan bu garip enerji; belki de senin, benim ve onun kalan herkesten fazlasıyla değil eksiğiyle ilişkili.

En zayıf noktadan kendine bir yol bulup akmaya başlayan şelale... En zayıf noktadan. O noktayı kapamak, gizlemek istercesine ama, bir yandan da hızıyla, coşkusuyla onu dünya aleme duyurarak...

Belki de hepimizi aynı kılmaya çalışıyordur. Eksikleri böylece kapamayı uygun bulmuştur ve eşitliğe varmaya çalışıyordur.

Şimdi, bulursam bu suyun kaynağını, tıkamak ister miyim sızıntı yapan yeri?

Tanrı’nın, dünyanın, kaderin ya da ne derseniz onun, üzerimize attığı kezzabın yara izlerinde açan güller.

Belki de Tanrı kendinden bize parçalar verdiği anda pişman olmuştur ve her parçasının bizde acılardan zuhur etmesiyle öç alıyordur.

Acıttıkça yenilenen, yenilendikçe mutlu kılan ve böylece sürüp giden bir yol. Sanat, hoş şeyler yaşatmak için çıkmaz. Nahoşluktan kaynak alır, herkese kasveti anlatır. Bunu anlattıkça anlamlıdır.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Şiir gibi yazı. İnsanın kendi oyununu içine çekiyor. Ama sanki yazdıklarının altında çok daha güçlü bir duygu varmış da cümlelerle onları açmak istememişsin gibi hissetirdi bana. Naçizhane bir okur olarak :)

Adsız dedi ki...

teşekkür ederim özlemcim =) Evet bir kaç satır daha yazmaya niyetliydim ama zirvede kalsın dedim yazı, merak ettirsin =P melis