29 Nisan 2008 Salı

Zincirleme mutluluklar...

20/10/2007


Loş bir ışığın gölgesinde “Hayat bu kadar zor mu?” diye derin derin söyleyen Mor ve Ötesi’ne bile gülüp geçiyorum bu sabah.

Ayaklarım ağrıyor belki, biraz uykum var ama...
Günü kaçıracağım korkusundan erkenden açıyorum gözlerimi…
Gülümseyerek bakıyorum ilk bakışta karşılaştığım kara bulutlara...
Gökkuşağı çıkacak diye düşünüyorum , bir sürprizleri var elbet onların bana.

Müzik çocuk ruhumu ateşliyor.
Zıp zıp zıplıyorum salonun ortasında ağzıma bir lokma bile koymadan.

Terasıma uğruyan küçük serçe için kapımı açıyorum.
Ama yetmiyor…
Onu içime alacak gibi oluyorum, o sıra kaçıyor uzaklara….
Belki benden çok sevenlerinin yanına gidecektir diye düşünüyorum…
Doğru ya; onun da bir ailesi var.

Güneş beni görmüş olmalı göz kırpıyor bulutların arasından.
Kuşlar süzülüyor sonra denizin üstünden.
Onlara da gülümsüyor güneş.
Işığı düşüyor denize,ağaca, çimenlere...
Anne gibi hissettirmeden seviyor hepsini,usul usul,sıcacık…
Sahip çıkarcasına...

Zincirleme mutluluklar takip ediyor onu daha sonra.

Şemsiyesini az önce açmış yaşlı amca artık kapatıyor şemsiyeyi.
Ve göğe bakıp kafasını sallayıp gülümsüyor o da.
Şaka yaptı diyor içinden gülümserken.
Güzel güne, banka oturup gazetesini okumakla başlıyor.

Mutlu zamanlar...
İçimdeki mutluluğun taşması sanki.
Paylaşmak...
Hissederek...
Düşünerek paylaşmak mutluluğu ...doğayla, insanla...
Beraber sevgiyi büyütmek.

Ve doğanın bu yaptığıma karşılık bana verdiği en büyük kalıcı armağan ;
“Gülümsemek”
Bu enerji.

Rengin

Hiç yorum yok: