23 Mart 2008 Pazar


OLMAK İSTEDİĞİNİZ ROMAN KAHRAMANI ?

Düşünemiyorum. Çünkü okuduğum kitapların kahramanlarına olan ilgim onların yerinde olmak istemememle ölçülür genelde. Ne kadar uzak, o kadar iyi gibi. Ve zor hatırlamak onları bile, çünkü bayadır akademik yazılar dışında pek bir şey okuyamıyorum. Ama, Eylül romanını okumuştum Mehmet Rauf’un. Çok belirgin bir karakter yerinde olma isteği değil de, öyle bir ortam içinde olmak istemiştim okurken. Şu an içinde bulunduğum çevre ve kültürden farklı gelmişti. Konuşma tarzları bile farklıydı, çok kibardı, çok şıktı. Kibarlığın getirdiği soğukluk duygusu hep imrendiğim bir şey oldu benim. Ya da bir kavram karmaşam var burada, bilmiyorum.

Zaten pek sanmıyorum, kimseye roman malzemesi olacak biri olduğumu. Benim yakın olduğum bir kahraman herhalde bu yüzden yok. Bir kitaba, şiire, filme konu olmak için çok sıradanım ben. Aslında hepimiz sıradanız. Çokluğun içinde orjinalliğin önemi kalmaz gibi. Aslında burada biraz kafası karışıyor insanın, neden o zaman bunca hikaye var anlatmaya değer görülen? Onların anlatılmaya değer olmasını sağlayan kahraman mıdır, anlatıcı mı? Basit yanılsamalar aslında besler ilhamı, yazıyor olmak bir kendini kandırma becerisi. Bana neler yazdırdın diyorsun ama aslında kimse kimseye bir şey yazdırmaz.


Satır araları...

Düşünmekten başı ağrıyan kontes. Böylesi asil bir ortamda ancak böyle basit şeylere sıkılınabilir zaten! Sessizliği rahatsız edici boyutlara varabilen bir saray sakini. Çoğu zaman boyunu aşan laflar eden, içi büyük yaşı küçük, kendine yazan bir deli. Tüm derdi hayatı, insanları ve kendini denklemlere dökebilmek ama, çarpım tablosunu bile bilmiyor doğru dürüst! Basamaklarca yüksekte olduğunu iddia edebilecek kadar ukala ama, desteği olmadan her salladığı kendine çarpıyor çoğu zaman. Tek bir roman çözebilir mi karmaşasını, ya da çözülmeyenler mi makbuldur romanlarda?

Pek sanmıyorum bir romana konu olabileceğimi. Kim ne yapsın beni okuyup da? Ukalalığım hat safhada bazen konusurken, yazarken ve aslında hiç kibar olmayan bir soğukluğum var, ama bazen de hiç soğuk olmayan kibarlığım. Ve bazen bir çingene kadar canayakınım. Hiç susmuyorum bazen sonra sesimden rahatsız oluyorum. Ama, kimsenin ilgi alanına girecek kadar değişik olmadığımı biliyorum aslında. Herkes birbirne benzer ki zaten orajinallik hikaye. Ne kadar farklı olduğunu düşünürsen düsün, en basit konulardayız hep hep hepimiz. Aynı konulardayız. Hepimiz aynı hayattayız işte aynı zamandayız. Peki ya bunca roman kahramanı, yazık değil mi onlara o zaman? Kim kandırmış onları da inandırmış farklı olduklarına? Ya da kimin kafası karışmış ve onları orijinal bulmuş? Yazar mı okuyucu mu?. Biraz değişiklik yapalım, romanlar hayatımıza konu olsun, karakterler bizim yerimize koysunlar kendilerini. Biraz da bunları yazalım. Denemeyse deneme, olmazsa sileriz.
Melis Olçum

Hiç yorum yok: