23 Mart 2008 Pazar

Başka planlarım var Prens!


KÜL CADISI

Şehirden uzak bir kasaba da yaşlı bir adam ve genç kızı birlikte yaşamaktadırlar. Hali vakti yerinde olan bu yaşlı adam, çok sevdiği hanımını yıllar önce kaybetmiş, bütün sevgisini kızına vermiştir. Küçük yaşta annesini kaybeden Kül ise ,zamanla aksi, geçimsiz ve bakımsız bir genç kız olmuştur. Kızının şımarıklığından bunalan yaşlı adam son yıllarını, bir hayat arkadaşıyla yaşamak ister. Bu sebeple arkadaşı aracılığıyla, iki genç kızı olan bir hanımla tanışır ve onunla evlenmeye karar verir. Kül ise bu evliliği istemez ve küserek bir süreliğine teyzesine gider.

Yaşlı adam, nikâhtan sonra yeni hanımı ve yeni iki kızını evlerine getirir. Yeni hanımı, oldukça sevecen ve çalışkan bir hanımdır. Kızları ise bir o kadar terbiyeli ve akıllıdır. Bir süre, hayatlarını huzur içinde sürdürürler. Ta ki, bir gün Kül; ansızın çıkıp eve gelinceye kadar. Onun geldiği gün, yeni hanım ve kızlar ona değişik yemekler, tatlılar yaparlar. Amaçları onu memnun ettirmektir. Oysa ki Kül‘ün kalbi kinle doludur ve hiçbir şeyden memnun olmamaktadır. Bulduğu her fırsatta onlara kötü davranır, kızları çileden çıkarır. Bütün işlerini, temizliğini onlara yaptırır. Kızlar ve anneleri ise itiraz etmeden onun isteklerini yapmaya çalışırlar. Huzursuzluk çıkmasın diye de babasına, bu davranışlarından bahsetmezler.

Günler bu şekilde geçerken, babaları bir gün eve mutlu bir haber getirir. Şehrin ileri gelenlerinden bir aile, genç oğulları için bir balo düzenlemiştir. Genç prens, müstakbel eşini bu baloda seçerek onunla hayatını birleştirecektir. Onlar da bu baloya davetlidir. Evin hanımı ve kızlar bu habere çok sevinirler ve hemen hazırlanmaya başlarlar. Kül ise böyle olayları saçma bulduğu için tınlamaz.

Balo günü geldiğinde herkes hazırlanarak arabaya biner. Babası Kül’ün kötü bir şeyler yapacağından korkup onu da zorla arabaya bindirir ve yola çıkarlar. Balonun yapılacağı lüks evin önüne geldiklerinde şaşkınlıkla kalakalırlar. Şehrin neredeyse tamamı oraya gelmiştir çünkü. O kalabalık içinde zorla balo salonuna girip kendilerine yer bulurlar. Herkes oldukça şık ve gösterişlidir. Genç kızlar ise kendilerinden emin bir şekilde oradan oraya koşturup durmaktadırlar. Bu parıltıların içinde kül siyah bir nokta gibi seçilmektedir çünkü en paspal haliyle oraya gelmiştir.

Müzik başladığında herkes dans etmeye başlar. Kül’ün kız kardeşleri de kendilerine birer kavalye bularak piste dansa giderler. Kül bir köşeye sinerek, sert bakışlarla ortada tepinenleri izlemeye çalışır. Salonun girişinde duran, prens olduğunu tahmin ettiği kişiye gözü takılır. Oldukça yakışıklı ve kibar biri gibi görünse de salağın teki diye düşünür. İnsan evleneceği kişiyi böyle bir kargaşada mı seçer? Bir an için onunla dans ettiğini gözünde canlandırır ve hayallere dalar. Hayalinde Prens ve O, kendilerini müziğe kaptırmış, sarmaş dolaş dans etmektedirler. Birden içinde Prensle dans etmek için büyük bir istek duyar ve bu isteğini gerçekleştirmek için Prensi göz hapsine alır.

Aradan epey bir süre geçtikten sonra Prens’in bahçeye açılan doğru yöneldiğini farkeder ve hemen peşinden gider. Prens bahçe de bir ağaca yaslanmış, sigara içmektedir. Kül hiç çekinmeden yanına gider ve “ ne haber” diye sorar. Prens ona doğru bakar ve paspal haline burun kıvırarak oradan uzaklaşmaya çalışır. Kül peşinden giderek onunla konuşmaya çalışır. Prens panikleyerek koşmaya başlar, Kül de onun arkasından. Birden Prens’in ayağı bir yere takılarak yere düşer. Kül ne olduğunu anlamak için ona doğru eğilir. Prensin başı bir taşa çarpmış kanamaktadır. Üstelik hiç kımıldamamaktadır. Öldüğünü düşünerek oradan uzaklaşmaya çalışır Kül. Koşarken ayakkabısının teki ayağından fırlar. Arkasına bile bakmadan kapının önüne doğru koşar ve bir araba bularak eve döner.

Babası ve diğerleri geç saatte eve dönerler. Hepsinin canı sıkkındır. Babası kül erken döndüğü için ona kızar. Sonra da Prens’in durumunu anlatır. Prens ölmemiştir sadece hafif bir yara almıştır. Bunu duyan Kül fark ettirmeden derin bir nefes alır.

Ertesi gün bütün kasabaya bir haber yayılır. Prensin babası, oğlunu yaralayan kişiyi, bulduğu ayakkabı tekini herkese deneterek bulacaktır ve cezalandıracaktır. Bu sebeple kimsenin evden çıkmaması tembihlenir. Görevliler kapı kapı dolaşarak ayakkabıyı herkese denetirler. Sıra onların evine geldiğinde Kül denememek için her yola başvurur ama sonunda denemek zorunda kalır. Görevliler tarafından alınarak Prens’in babasının yanına götürülür fakat onu tanıyan Prens, cezasını kendisi vermek ister. Ailesinin ve durumunun araştırılmasını ister.

Gözaltına alınan Kül, Prens ‘ten defalarca özür diler ve affedilmesini ister. Prens ona bir ders vermek ister, durumunu öğrenince de ,Kül’ü ancak bir şartla bırakacağını söyler. Yeni annesine ve arkadaşlarına iyi davranması ve evdeki bütün işleri kendisinin yapması gerekmektedir. Prenste onu sık sık ziyaret ederek kontrol edecektir.

Mecburen bu şartı kabul eder Kül ve serbest kalarak evine döner. Eve dönünce de istemeye istemeye işlere başlar. Kardeşleri de çaktırmadan onun işlerine yardım ederler. Zamanla yeni ailesinin, iyi yönlerini keşfeder ve onları sevmeye başlar. Kardeşleri ve annesi ona yeni elbiseler alırlar, onu genç bir kız gibi görünmesini sağlarlar. Ondaki değişikliği, kontrole gelen Prens de fark eder ve gittikçe Prens de Kül’ü sevmeye başlar.

Kontroller yerini rutin ziyaretlere bırakır ve Prens her geldiğinde Kül’e hediyeler, çiçeklerle gelir. Kül de, artık hayatı daha farklı gözlerle görmeye başlamıştır ve her fırsatta okumaktadır.

Bir gün Prens onunla özel bir konu konuşmak istediğini söyler ve onu güzel bir yere davet eder. Beraber yiyip içtikten sonra Prens Kül’e, onu çok sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söyler. Kül ise bu duruma hiç şaşırmaz ve hemen bir cevap vermez. Prens ısrarla cevabını sorunca da Kül, onunla malesef evlenemeyeceğini, başka planları olduğunu, özgür kız olup dünyayı dolaşmak istediğini söyler ve gülerek oradan uzaklaşır. Prens ise ağzı bir karış açık orada kalakalır.


FETHİYE DEĞER
21. 03. 2008

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Postmodern bir hikaye olmuş.