20 Mart 2009 Cuma

UMUT TRENİ (istasyon)



Bekleme salonu oldukça kalabalık. Şanslı olanlar kendilerine bir bank bulup oturmuşlar. Diğerleri ya yerlerde bagajlarının üzerine tünemişler ya da ortalıkta volta atıyorlar. Çocuklar ise bayram yerine gelmiş gibi sevinçli, koşturmakla meşguller. Beş on dakika ara ile anonslar yapılıyor, o anda gürültü birden kesiliyor, herkes pür dikkat dinlemeye koyuluyor. Trenlerin biri geliyor, öteki gidiyor. Kararını vermiş olanlar trende yerlerini alıyorlar, diğerleri de arkalarından çaresizce bakıyorlar.

Ben de bakıyorum hem de bir duvarın dibinde, ayakta, öylece durarak. Uzun süreden beri bu istasyonda bekliyorum. Neyse ki görevliler bu konuda sorun çıkarmıyorlar. Hatta kendime küçük bir köşe bile yaptım. Benim gibi başkaları da var. Onlarla zaman öldürüyorum, gelip geçenlere yardım ediyorum. Birçok tren geldiği halde nedense hiçbirine binemiyorum. Korkuyor muyum? Belki. Olacaklardan, yeni insanlardan, imkânsızlıklardan…
Öte yandan buradan da sıkılmaya başladım. Aynı insanlar, aynı küçük mekân, aynı eşyalar…
Güneşi bile göremiyorum, rahat nefes alamıyorum sanki.

Birazdan benim trenim gelecek. Umut treni diyorum ben ona çünkü gideceği yer bir insanın isteyebileceği fırsatlarla dolu. En azından öyle olduğunu umuyorum. İstediğin kadar güneş, istediğin kadar oksijen… İyi de ya bunların hiçbiri olmazsa, ya durumum bu istasyondakinden daha kötü olursa. Yine de denemeli, ne olacaksa görmeli.

Eşyalarımı toparlayayım ki birine daha yer açılsın bu bekleme salonunda. İşte trenin homurtusu da duyulmaya başladı. Salondaki arkadaşlarım kararımı anladılar beni engellemeye çalıyorlar. “Senin için kötü olur, yapma, gitme!” diyorlar. Ne yapacağımı şaşırdım. Daha ne kadar, bu istasyonda, bu salonda bekleyeceğim? Hiçbir şey yapmamaktansa, bir trenin içinde hareket halinde olmak daha iyi değil mi? Yok yok, ne olursa olsun gideceğim. Ne gelirse başıma gelsin bunları yaşayacağım. Hem, benim içimde çok güzel şeyler olacağına dair kıpırtılar var.

Oh nihayet, işte bindim trene, gidiyorum güzel günlere. Kusura bakmayın dostlarım, buna mecburum, kendim için gitmek zorundayım ama sizi de hiç unutmayacağım.



20.03.2009

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınızdaki tren kaçırılmış fırsatları mı yoksa yeni umutları mı temsil ediyor?

temizruh dedi ki...

her şey olabilir