26 Aralık 2008 Cuma

Yoga Hikayem...

Nerden çıktı bilmiyorum… İçimdeki bir ses bana fısıldadı bir ara; "Artık hayallerin yok" dedi usulca… Hep geçmişle hesaplaştığımı, bu yüzden de keyfimin kaçık olduğunu farkettim yine bir Cumartesi iş dönüşü…Kalabalıkların içinden bir ruh gibi gelip geçtim. Eve dönüş yolunda beni kendine yaklaştırdı o ruhani alnı kırmızı noktalı surat...
Şimdi başlıyorduk oyuna, oyunun adı:YOGA.

Hem meraktan, hem iyi gelir ümidiyle iş çıkışı yogaya doğru atıyordum adımlarımı... Karanlık bir apartmanda ışığı bulmaya zorlanırken korku içimi dolduruyor,gazetede tecavüz haberleri aklımda merdivenleri çıkarken o ruhani güce sığınmak istiyordum boşluğumda...Bir annenin sıcacık kucağındaki bir bebek misali, benim başımı okşasın, beni dinlesin istiyordum ve sevgiyi,umudu içime aşılasın tekrar…Hep iyi olmayı aşılasın istiyordum...İnsan ne yapıyorsa yine kendine yapıyordu... Yine kendine... Korkularımı da ben yaratmıştım. Stresi de...Tüm bunlardan sıyrılmak istiyordum... Karanlıkta arkamdan geldiğini bile farketmediğim bir adam belirdi kapıda, ışığı tam bulmuşken. O anda yine tecavüz sahneleri canlandı gözümde... Korkuyla karışık ince bir gülümseme. Ayakkabılar çıkarıldı sonra, içeri girdik. Tek başımaydım; bir ben bir de o adam. Korkularım, gene başıma saracakken bir kadın belirdi girişte. Paltonuzu çıkarın, biraz rahatlayın diyen bir ses...Anlaşılan farkettirmiştim o tedirginliğimi...Ama zırh gibi çıkarmadım paltomu...Hemen kapıdan bir sohbet edip kaçıverecek bir misafirdim. Ayaküstü uğradım diyemedim, şöyle beş dakikalığına... O bayan ve arkamdan beliren hoca bozuntusu, beni geniş bir odaya aldılar. Hiç sevmediğim o tütsü kokuları kapının girişinden odaya kadar çok yoğun bir hal almıştı. Elimi, tenimi koklamak istedim ama yapamadım ayıp olur düşüncesiyle... Sanki temiz havayı almakta zorlanıyorum o ağırlığın içindeyken… Odaya girerken ilk dikkati çeken, bir mısır firavunun oturduğu bir tahta benzeyen ihtişamlı bir koltuk bulunuyordu. Gördüğüm alnı kırmızı noktalı teyzenin fotoğrafı vardı koltuğun üstüne,etrafında da çiçekler... Bir yanında mumlar ve o iğrenç tütsüler... Duvara asılı bir vücud şeması, dersimiz başlıyor...Vücudumuzdaki çakralar...

Yerdeki yastıklara oturduk hoca ve ben. Muma bak,mumun ışığı ile zihnini temizle. Bu çakra bunu anlatır, diğeri bunu…Gözünü kapa, sol el sabit, sağ elle başına, boynuna, kalbine , dize sür ve bunları yaparken sürekli "ben saf bir ruhum" diye tekrarla…" Beni bağışla Allah'ım" beni bağışla anne de diyebilirsin tabi.

Böyle bir yarım saat… Ama ben gözümü tam kapatamıyorum bir şey olur diye arada açıyorum bir de lanet olası makyaj artık gözümü kaşındırıyor ve yakıyor...Gözümü kaşıycam el sabit bir şey yapamıyorum...Neyse tam bitmesine yakın birkaç kişinin geldiğini görünce biraz rahatladım...Gözümü açtığımda, "Sağ mı sol mu tarafta bir sıcaklık bir serinlik hissettin?" sorusuna karşılık, “Sol” dedim, sol da bir serinlik vardı. Ama hoca sağ ve soldan önce gözümün yaşarmasına takıldı...basbaya ağlıyor gibiydim makyaj akmıştı...Hocaya göre iyi aydınlanmıştım... O saf ruh, senin en ince derinliklerine kadar işlemiş deyince "Yok, gözüme bir şey kaçtı, ondandır” dedim ama nafile..."İyi aydınlamışsın dedi" yine diğerlerine göstere göstere...

Bende ise şaşkın, kara sulu gözler... Allah'ım güler misin ağlar mısın? Tövbe tövbe... Bir de üstüne aydınlanmış defterini çıkarıp isim soyad beni not etti, yetmedi telefon numaramı istedi. Telefon numaramı uydurup yazdım. Bir kitapçık tutuşturdular elime evde pratik yapayım diye...

Ayakakkabılarımı aldım hemen. Yine bekleriz muhabbetlerinden sonra yine o karanlık merdivenlerden indim. Bu sefer korku yerine gülümseme kalmıştı yüzümde...Hatta bir kahkaha atmak istiyordum. Aydınlığımı paylaşmak... Ama o halimle kahkaha atsam, ancak bir cadıya benzeyebilirdim, hemen Kırçiçeğinin tuvaletine sığındım... Sonra normal hale dönüş...

Hay alemsin Rengin! Vallahi de alem...Senden bir kitap olur...Vallahi de olur... Karamsarlık, üstümde bir bulut gibi çökmüşken, iki tütsü bir mum sayesinde bulutlarımı dağıtıp yeniden buluvermiştim neşemi :)

Halbuki ne kadar kolaymış gülümsemek…

Aklınla bin yaşa!

1 yorum:

DraMelo dedi ki...

Çok başarılı, pek sevimli =)