10 Mayıs 2008 Cumartesi


SU GİBİ OLABİLMEK

Yıllar önce bir yaz gecesi canım çok sıkkındı. Kendimi çok kötü hissediyordum. Dışarı çıktım. Arkadaşların takıldığı bir barda aldım soluğu. Hiç kimsenin yanına gitmeden bara geçip oturdum. Kalabalıkların içinde olmak ama hiç kimselerle konuşmamak istiyordum. Bir süre sonra yanıma yıllardır tanıştığımız ama çok da özel meseleleri konuşmadığımız bir arkadaşım geldi oturdu. İster istemez ‘Merhaba’ dedim. O benim gözlerimin taa içine baktı. ‘Su gibi olabilir misin?’ dedi. Şaşırdım. Düşünmeden ‘Evet, ne var ki bunda.’ diyerek kestirip attım. Elinde bir su bardağı vardı. İşaret parmağını suyun içine soktu ve çıkardı. ‘Böyle olabilir misin?’ dedi. Parmağın değip çıktığı noktadan ufak ufak halkalar oluştu ve sonra yok oldu. Bardağın içindeki su yine aslına döndü. Anlamadan baktım ve ‘Evet’ dedim. ‘Eğer su gibi olsaydın şu anda bu kadar kötü görünmezdin.’ dedi.

O günden sonra hep su gibi olmanın yollarını düşündüm. Aslında su her derdin devasıydı. Yaşadığım olumsuz deneyimlerde sakin ve dingin bir göl. Hedeflerim için çaba sarf ederken coşkun bir deniz. Mücadele ederken fırtınalı bir deniz. Aşıkken bir şelale; örneğin Manavgat şelalesi. Dostluklarımda bir nehir. Dünya barışı için yeraltının derinliklerinden çıkan şifalı su. Bütün mutsuz, evsiz, kimsesiz çocuklar için bir okyanus. Çaresizler ve dertliler için bir kuyu suyu. Yoksullar için yağmur. Açlar için kar. Zalimler için dolu. Hırsızlar, yalancılar ve kendini bilmezler için kloraklı çeşme suyu. Suçlular için bol tazyikli su. Zayıflamak için bol su. Sağlıklı olmak için bol su. Yemek yapmak için su. Yani her yerde, her durumda, her şarta uygun su. Ne demiş şair ‘Hava bedava, su bedava…’

Yıllarca her ne olursa olsun bir su gibi olabilmeyi çalıştım. Ama bir şeyler hep eksik gibiydi. Su gibi olduğumda huzurlu ve sakin olmam gerekirken, ben karamsar ve sıkıntılı hissediyordum. Her şey üstüme üstüme geliyordu. Çünkü ben okyanus, nehir, göl olmayı çalışırken bir şeyi unutmuştum. Kendimi unutmuştum, benim bedenim de yüzde yetmiş sudan oluşuyordu.Ve yine o değerli ben, onu olumsuz düşüncelerim, karamsarlıklarım ve korkularımla besliyordum. Aslında hep su gibiydim ama düşüncelerimle suyu karartıyordum. Bu yüzden hep kara göl, kara okyanus, vs oluyordum. Olumlu düşünmeye başladığım günden itibaren bedenimin rengi aydınlandı. Suyun rengi değişti.

Artık güneşe ulaşıp buharlaşma zamanı….

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Olmak istediğin kişiyi anlatan güzel bir yazı. Bence sen bunu daha içten yazmalısın. Öyle yazdığın zaman yazıların şiir gibi oluyor. Kendi oyununa sürüklüyor insanı.

Adsız dedi ki...

ben begendim bunu ayse,biraz daha uzatip bir dergiye gondersene...belki sonunu biraz degistirebilirsin.sinem:))